13 Şubat 2009 Cuma

Harika Bir Yazı...

Bin küsur yaşında ruhum…
Aynı anda Atina’da büyük bir taş binadan içeri giriyor…
İçeride Sokrates: düşünceleri, inkâr ile ölüm arasında tüketilen adam…
Karşısında hâkimler…
Hâkimler Sokrates’i düşüncelerinden, inançlarından yahut inançsızlıklarından dolayı yargılıyor…Sokrates, site devletinin tutucu yargıçları karşısında yalnız, fakat onurlu…
Onurlu ama çaresiz…
Soruyorlar:-“Niçin konuşuyorsun?
Cevap veriyor:-“Konuşuyorum, çünkü insan konuşan varlıktır.
”-“Ama yanlış şeyler söylüyorsun.
”-“Söylediklerim kime göre yanlış?
”-“Gerçeğe göre.”-“Gerçek nerede?
”-“Burada. Gerçek biziz!
”Bin küsur yaşında ruhum anlıyor ki, kavga, “gerçek biziz” diyenlerle
“gerçeği arayan adam”ların kavgası…Sokrates’, acımasızca ve mantıksızca suçluyorlar.-“İnsanları yoldan çıkardığını iddia ediyorlar.
”-“İnsanları yoldan çıkarmak o kadar kolaysa, siz neden yolda tutmuyorsunuz?
”-“İnsan ölçüdür diyorsun, ölçü sitenin tanrılarıdır, demek ki sen tanrılarımızı tanımıyorsun.”-“Ben basmakalıp görüşlerin sorgulanmasını istiyorum.
Farklı fikirler olabileceğini düşünüyorum.
”-“Bunlar tehlikeli düşünceler.
”-“Tehlikeye atılmaktan korkmuyorum.
”-“Ölümden?”-“Gülerek giderim. Çünkü düşündüklerimi tartışamamaktan iyidir.
”Sokrates’i baldıran zehiri içerek ölmeye mahkum ediyorlar…
Sokrates baldıran zehiri içiyor ve onuruyla ölüyor…
Peki, yüzlerce yıl önce ölen adam, hala nasıl yaşıyor?
Bin küsur yaşında ruhum onu hatırladığı halde, ölüme mahkum edenleri acaba neden hatırlamıyor?
Y. Bahadıroğlu

0 yorum: