13 Şubat 2009 Cuma

Önden Giden Atlılar (Osman Sarı ve Şiirleri)


Issız sıcak çölleri
Karşı karlı dağları
Çoktan aşıp gittiler
Kayboldular uzakta
Önden giden atlılar
Ben burada kaldım böyle
İşleri aceledir
Çok uzundur yolları
Bense geride kaldım
Yetişemedim size
Önden giden atlılar
Gittiler hep gittiler
Aştılar kızgın çölü
Toprak tükendi bir gün
Denize ulaştılar
Çektiler dizginleri
Kendileri dursa da
Atlar duramadılar
Çaresiz kalıp birden
At sürdüler denize
Önden giden atlılar
Önlerinde okyanus
Kızgın bir çöl arkada
Asıl içlerindedir
Zaptedilmez bir deniz
Önden giden atlılar
Teknik değişti diye
Bıraktılar atları
Atlarsa bu kıyıda
Sanki sevgili gibi
Onları beklediler
Günlerce beklediler
Yeri yırtar ayaklar
Göğe fırlar başları
Nerden çıktı bu deniz
Bizi ayıracaklar
Önden giden atlardan
Sevgiliden daha zor
Ayrılmak bu atlardan
Buğulanmış gözlerle
Geri dönüp onları
Gemilere aldılar
Önden giden atlılar
Üç gün duramadılar
Yaptıkları gemide
Karşı kıyıda yeni
Güzel atlar buldular
Yaktılar gemileri
Önden giden atlılar
Vardılar Kurtuba’ya
İnmediler atından
Gülle karşılandılar
Ne güzel atlar bunlar
Bunca yol çiğnediler
Çiçek çiğnemediler
Önden giden atlılar
Önden giden bu atlar
Seni gördüler kalbim
Sahabe atlar bunlar
Dünyanın beklediği
Önden giden atlılar
Önden giden atlılar
Osman Sarı

Sayın Osman Sarı’nın beni en etkileyen şiiri ile başladım konuya tüm şiirleri çok güzeldir....
OSMAN SARI KİMDİR ? :
1946 yılında Kahramanmaraş’ın Sarımollalı köyünde dünyaya geldi. İlköğretimini bu köyde, orta öğretimini K.Maraş’ta tamamladı (1968). Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1973 yılında mezun oldu. Çalışma Bakanlığı’nda İş Müfettişi olarak çalıştı. 1979 yılından beri (İTÜ) Sakarya Üniversitesi’nde öğretim elemanı olarak çalışmaktadır. Halen Sakarya Üniversitesi, İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Ana Bilim Dalında Yardımcı Doçent olarak çalışma hayatına yönelik hukuk dersleri vermektedir. Evli ve üç çocuk sahibi olan Osman Sarı’nın şiir ve yazıları Gonca, Çıkış, Defne, Edebiyat, Diriliş, Mavera, İlim ve Sanat Dergilerinde yayınlandı. Yayınlanmış Eserleri: 1.) Bir Savaşçıdır Kalbim. 2.) Aydınlar İhaneti. 3.) Önden Giden Atlılar. 4.) Türkiye’de İşyeri ve Sendika Denetimi
Haber Versem Toprağa
I.
Bütün varım toplasam sonra varsam toprağa
Hepsin üstüne atsam ve savursam toprağa
Ere geç basar bağrına sevgili gibi beni
Ne denli meydan okur gibi dursam toprağa
Elbet bilir uğruna niçin öldüğümüzü
Ve bir bir söyler bana bir gün sorsam toprağa
Anlatsam üzerinde ne olup bittiğini
Çıkar toprak olmaktan haber versem toprağa
Kimse karşı koymaz alır götürür bir bir
Çeker beni ne denli göğüs gersem toprağa
Uğraşıp biriktirip döksem alın terimi
Bir özgürlük evreni varıp kursam toprağa
II.
Bütün varım toplasam sonra varsam toprağa
Senin çağınla olsam senle girsem toprağa
Senin doğduğunu ve geldiğini senin
Atılır yerden yere haber versem toprağa
Bulsam ve saptasam bir bir ayak izlerin
Öpsem öpsem ve sonra alnım vursam toprağa
Kutlu ayaklarındır değdi diye sevgili
Yalnız senin adına bir kapansam toprağa
İncinmesin diye sen taşlara dikenlere
Diz çöküpte önünde ve yakarsam toprağa.
Osman Sarı

Hüzün Şiiri
Çöl çöl olmuş kalbimiz bir hal olmuş bize
Şam nerede bu akşam bir hal olmuş bize
Yağmalanmış kalbimin ülkesi
KudüsFilistin ve Endülüs bir hal olmuş bize
Buhara nerede ey baharı unutmuş kalbim
Şam nerede bu akşam bir hal olmuş bize
Sürülmüş sahipleri canım İstanbul’un
Tükenmiş gurbetlerde bir hal olmuş bize
Kurumuş ta içerden İstanbul çeşmeleri
Kalmamış bir damla su bir hal olmuş bize
Bizlere sunulmuş gerçi şarabı kevser
Nerdedir içenleri bir hal olmuş bize
Sen niçin susmaktasın ey şiiri şairin
Bu zulüm boğmuş bizi bir hal olmuş bize
Önümüzde uçuşan sayfaları tarihin
Savrulmuş dört bir yana bir hal olmuş bize
Geride paramparça bir şiir coğrafyası
yıkılmış viran olmuş bir hal olmuş bize
Çıkmaz olmuş nerdedir kahraman dergilerin
Kahraman sayfaları bir hal olmuş bize
Öpsek yeridir hüzünlü gözlerinden
Narin minarelerin bir hal olmuş bize
Kan gölleri içinde şimdi Filistin gülleri
Kapanmış Kudüs yolları bir hal olmuş bize
Derin uykular tutmuş bizi ey
Dağlar gürleyin bir hal olmuş bize
Ey bizi bekleyip bekleyip hüzünlenen çağ
Bir hal olmuş bize bir hal olmuş bize.
Osman Sarı

Kurşun Gazeli
Savaşa girdin kalbim bin yara aldı beni
Ne denli acı varsa aradı buldu beni
Seni bir bomba gibi taşımak bu göğüste
Bir Ebubekir kıldı bir Ömer kıldı beni
Kurmak bize düştü bu kalbi sökülmüş çağı
Buyruk en ağır yükün altına saldı beni
Atıldık kurşun gibi kentin alanlarına
Bir kaç put ve taş gördü birden irkildi beni
Parça parça bir yürek delik deşik bir bağır
Bir beş değil sevgili bin kurşun deldi beni
Bir de bakışlarındır kurşun gözlerin senin
Kılı kıpırdamadı el gördü geldi beni
Yine seni özlemek birikti bir dağ gibi
Ve yürüdü üstüme altına aldı beni
Bir katılık döşenmiş upuzun bulvarlara
Adım atar atmaz bir donma aldı beni
Böyle çıktım alana ve yürüdüm yürüdüm
Ne görebildi kimse ne anlayabildi beni
Ve put alanlarından geçtim İbrahim gibi
Bir savaş bildi beni bir eylem bildi beni.
Osman Sarı

Ölüm
Beklemiş beklemiş birden gelmiş ölüm
Sanki bin yıl beklemiş beni bulmuş ölüm
Kuşatmış her yandan bütün yolları tutmuş
Herkesi bir av gibi önüne katmış ölüm
Siz niçin böyle dimdik ayaktasınız dağlar
Sanki sizi görmemiş sizi unutmuş ölüm
Ey bir türlü doymayan gözleri zulmün
Seni de vurmak için pusuya yatmış ölüm
Ey zulüm denizleri köpürüp taşan
Her yanı tutmuş ölüm her yanı tutmuş ölüm
Nerede bir can varsa ağını atmış ölüm
Kendi hiç uyumamış bizi uyutmuş ölüm
Beklemiş beklemiş birden gelmiş ölüm
Sanki bin yıl beklemiş beni bulmuş ölüm.
Osman Sarı

Taş Gazeli
I.Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin
Bir katılıktır dinamit söker mi yürekleri
Başın bir kez bu kalbe çarpmasın ey taş senin
Kazmayı kayalara değil kalplere vur ey
Ferhat niçindir kırdığın bunca taş senin
Anne seninle bağrın döğer gider mi acı
Hanidir Ferhad’dan aldığın ders taş senin
Sen de mi taşla bir oldun ey sevgili
İşitmez oldun beni kalbin taşdan taş senin
Ölüm sendendir bana nedir taşlamak beni
Bana güldür çiçektir attığın her taş senin
Gözünü dikme taşa işte parça parçadır
Şimşektir bir bakışın dayanır mı taş senin
Deprem değildir dağı ve beni sarsan
Bir bakışın komaz taş üstünde taş senin
Niçin çıktın dağlara evren çöl oldu leyla
Topuğun öpmek için toz oldu dağ taş senin
II.Taş taş değil bağrındır taş senin
Nereni nasıl yaksın söyle bu ateş senin
Ülkendir taş ve beton bu yanlışkent
Her gün bir yanın biraz daha taş senin
Taş alanlarıdır taş insanları taşır bir
Nereye gelsen ey aşk karşında bu taş senin
Uygarlık taşla taşımak çağlar üzre
Kolların bu denli güçlü müdür senin
Bir taş devridir ama bağışla beni
Niçin bunca geldim üstüne ey taş senin
Bir İbrahim bıçağı ikiye biçer taşı
Sevgili nasıl kırdı kutlu dişin taş senin
Ölüm bir kasırgadır çevirir seni beni
Nedir kucağında kocaman taş senin
III.Bir bir yürürlükten kaldırılıp çürümüş devrimleri
En gürbüz bir devrimi dikmek yerine taş senin
Nereye koysam seni söyle ey yüreğim
Bir gün beni ele verir bu güçlü atış senin.
Osman Sarı

Yönelişler
İçimde birikmiş Kerbela gibi
İşte kalbini getirdim sana
Yere çaldım bütün kelimeleri
Adını aradım yalnız adını
Gel de durdur burda sürekli dönen
Beynimi öğüten değirmenleri
Elini uzat ki bana elini
Kat kat duvarları yarıp çıkayım
Bir eşya ağıdır sökemiyorum
İçimden dışımdan kuşatmış beni.
Osman Sarı

0 yorum: