8 Temmuz 2009 Çarşamba

Cemâl ve Celâl’in aynılığı…

Cemâl ve Celâl’in aynılığı…
Arapça. Güzel, güzellik, iç ve dış güzelliğini ifâde eder.

İki türlü cemâl olduğu söylenir, birisi halkın bildiği güzellik, ikincisi hakiki güzellik. Bu da her uzvun, olması gerektiği karakter ve hey'etin en faziletlisi üzere bulunmasıdır. Cemâl, Allah'ın müşâhede-i ilmiyye olarak, kendi Zâtında ilk müşahede ettiği ezelî bir sıfatıdır. O, müşâhede-i ayniyye olarak yarattıklarında bu sıfatı görmek diledi, bunun üzerine ayna gibi kendi cemâlinin aynını görmek üzere âlemi yarattı.

Cürcânî'ye göre cemâl, rıza ve lütfa taalluk eden sıfatlardandır.

Kâşânî'ye göre de, el-Cemâl, Allah'ın lütf ve rahmetinin vasıflarıdır. Kâşânî konuyla ilgili olarak şöyle devam eder: Cemâl; Allah'ın, Zâtı için vechi ile tecellî etmesidir. Allah'ın mutlak cemâli için bir celal vardır ki, bu da, O'nun veçhiyle tecellî ettiği sırada herşeyi kahretmesidir. Bu şekilde O'nu görecek kimse kalmaz. O, cemâli yüce olandır. Cemali için bir yaklaşma vardır; işte o, bize bununla yaklaşır. O'nun herşeydeki zuhuru, şu beyitte zikrolunduğu gibidir:
Hakikatların hepsinde cemâlin seyreder
Celâlinden gayri yoktur onu setredecek

Cemâl için bir celâl vardır. Bu da, kainatın taayyünleri ile cemalin perdelenmesidir. Her celâlin ardında da, bir cemâl vardır. Allah celâl ve kahriyle bütün mevhum varlıkları ortadan kaldırır, böylece cemâlini ortaya çıkarır. Bu sebeple, celâl cemâlin aynıdır.

Erzurumlu ibrahim Hakkı'nın "Kahrın da hoş, lütfün da hoş" diye terennüm etmesi, hakikatte cemal ve celalin aynılığına işaret etmek içindir.

Bu konudaki bazı atasözleri şu şekildedir:

"Celâli de hak, Cemâli de hak",

"Celâlinden Cemâline sığın",

"Cemâlin hakkı için".
Görmek ister isen yârin cemâlinden eser
Gayrîden saf eyleyip âyînene gel kıl nazar


Dr. Haluk Nurbaki

Makamı Cennet olsun

0 yorum: