8 Temmuz 2009 Çarşamba

Kadınlar gittiğinde…

Kadınlar gittiğinde…
KADINLAR gittiklerinde arkalarında daha büyük boşluklar bırakırlar.
Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde “yetim-öksüz”
kalan çok olur:

Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler,
özenle saklanmış küçülmüş giysiler,
dolap diplerindeki kurdeleler… Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar,
yetim kalmıştır tabaklar.



Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.

Sık sık boynunu büker “sarıkız”.

O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz,
değerini kimse anlayamaz krom hac tasının.

Balkon artık sessizdir,
koridor kimsesiz.

Bir kadın gittiğinde…

Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında;
bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan,
bir muhasebeci…
Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.

Bir anne gider…

Bir dost…

Bir arkadaş…

Bir sevgili…



O canımın sıkıldığı gün telefonda “Sana gelen bana gelsin”
diyen sesini hiç unutmamıştım.

Yine ıslandı göz pınarlarım, ben dahi yetim kaldım.

Sözcükler yetim kaldı.


Hep böyle olur; bir kadın gittiğinde;
övgüler, uyarılar, yakınmalar, dualar yetim kalır.


Kapı eşiğindeki “Dikkat et…” duyulmaz,
annesi gitmiştir “geç kalma”nın.

Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak
giderler.

Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında.

Ve bir kadın gittiğinde pek çok “yetim”
bırakmıştır arkasında

Bekir Çoşkun

0 yorum: