1 Haziran 2010 Salı

Yağmurun Şarkısı


Yağmurun Şarkısı

İki hurma ormanıdır gözlerin, seher vakti
Yahut iki balkondur
Mehtabın kendisinden uzaklaşmaya başladığı.
Bağlar yapraklanır gözlerin gülümsediğinde
Ve ışıklar dans eder
Nehrin üstündeki aylar gibi
Seher vakti bir küreğin ağır ağır dalgalandırdığı,
Ve sanki derinliklerinde yıldızların titreştiği.
Gözlerin batar şeffaf hüzünden bir siste
Bir deniz gibi, üstüne gurubun ellerini serdiği,
Onun içindedir kışın sıcaklığı,
Sonbaharın titreyişi,
Ölüm, doğum, karanlık ve aydınlık.
Alevlenir ruhumda hıçkırık
Ve yabanıl bir coşku, göğü kucaklayan,
Aydan korkan bir çocuğun coşkusu gibi
Sanki içiyor bulutları bulutun kemerleri...
Ve eriyor damla damla yağmurda...
Ve çocuklar kıkırdıyor bağlardaki çardaklarda
Ve yağmurun şarkısı gıdıklıyor
Ağaçlardaki kuşların sessizliğini
Yağmur
Yağmur
Yağmur
Esniyor akşam ve döküyor bulutlar
Ağır göz yaşlarını olabildiğince
Ve bir çocuk uykudan önce sayıklıyor
Annesinin mutlaka döneceğini
-Çünkü uyanmıştı bir yıl önce
Ve bulamamıştı onu,
Sorunca nerede olduğunu
Şöyle demişlerdi:
Yarından sonra yine geri dönecek-
Oysa fısıldıyordu oyun arkadaşları
Annesinin ölüm uykusunda olduğunu
Orada, dağın eteğinde;
Toprağından yiyip yağmuru içtiğini.
Ağlarını toplayan,
Sulara ve kadere lanet eden
Ve ay batımına şarkı söyleyen
Hüzünlü bir balıkçı gibi.
Yağmur, yağmur, yağmur
Yağmur, yağmur, yağmur.
Bilir misin nasıl bir hüzün verir yağmur?
Ve nasıl ağlar su kanalları, döküldüğünde?
Ve nasıl bir kaybolmuşluk hisseder
Yağmurda tek başına kalan?



Sonsuz- akan kan, aç insanlar,
Aşk, çocuklar ve ölüm gibi-
Yağmurdur bu.
Ve gözlerin dolaştırıyor beni yağmurla
Ve şimşekler siliyor körfezin dalgaları boyunca
Irak sahillerini
Yıldızlar ve istiridye kabuklarıyla,
Ve aydınlanmak istiyor sahiller
Fakat gece örtüyor üzerini
Kandan bir örtüyle.
Bağırıyorum körfeze:
"Ey körfez,
Ey inci, istiridye ve ölüm veren!"
Ve ses yankılanıyor bir inilti gibi:
"Ey körfez,
Ey istiridye ve ölüm veren!"
Duyabiliyorum neredeyse Irak'ı
Şimşekleri toplarken
Ve yıldırımları biriktirirken
Dağlarda ve ovalarda,
Ve böylece açtığında insanlar onun mührünü
Bir eser bırakmaz rüzgarlar
Semud kavminden, vadide.
Duyabiliyorum neredeyse hurma ağaçlarını
Yağmuru içerlerken,
Ve duyabiliyorum köyleri, inlerken,
Ve göçmenleri, mücadele ederken
Kürek ve yelkenlerle
Körfezin fırtınalarına ve şimşeklere karşı,
Şarkı söyleyerek
Yağmur... Yağmur... Yağmur.
Açlık var Irak'ta
Oysa saçar orada tahılı hasat mevsimi
Kargalar ve çekirgeler doysun diye
Ve öğütür tahıl ambarlarını ve taşları
Tarlalarda dönen bir değirmen...
Çevresinde ise insanlar.
Yağmur
Yağmur

Bedr Şâkir es-Seyyâb
Arapça'dan Türkçe'ye Çeviri: Kenan Demirayak

0 yorum: